Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tuz

bazı şeyler yıkanarak geçmez hayatım orada kalan izleri temizlemek zor olur herkes anlayamasa da aynı izlere sahip kişiler bakışları ile o izleri doldurur --Ayaşık

Kovalamaca

Doğmayan güneşimi bekliyorum, soğuk ayazımda ellerimi ovuşturarak ısıtıyorum. Yokluğunda esiyor soğuktan rüzgar, deliyor benliğimi, korkuyorum. İçimde üşürsen diye kapatıyorum kalan tek düğmesini paltomun. Ateşe yaklaşıyorum, etrafım sessiz, ben içinde ufak bir ışık parçası üşümüş nefesimi görüyorum, buğulu gözlüklerimden hissetmiyorum ayaklarımı, kafam bulanık . Ateş dans ediyor gözlerime, sanki çıtırtılarla irkiliyorum. Ateş mesaj veriyor gibi, birileri var. Arıyor beni. kaçmalıyım, kurtulmalıyım onlardan. Yakalanırsam sonu olmayan ızdıraba çıkamam. Bir daha güneşe, karanlıklara teslim olamam. Büyük bir labirentte kobay gibiyim. Her geçtiğim köşe tanıdık fakat her gelişim bir ilk gibi, yolumu kaybetmişim. Üstelik kovalanıyorum.  --Ayaşık

Panik-Atak

Resim
 Ufak bi nefes daralması peşi sıra tedirginlik yükledi. Farkında olmadan uyuşan ellerine baktı gözleri ve zihni o an ufak çaplı olarak başladı boşalmaya. Boşaldı, duruldu, sakinleşti kendi kendine. Anlam veremedi gördüğ şeylere oysaki sadece elleri vardı karşısında. Derin bir nefes... Parmakları hareket ediyor, karıncalanma hareket karşısında azalmak yerine git gide güçleniyo. Ellerine bakarken sanki onlar ona ait değilmiş gibi geliyo, yabancılaşma. Aslında tandığı bi his çünkü çoğu zaman kendini hep yabancı hisseder her ortamda. Herneyse sadece boş zihninde gezen ufak karıncalanma elleriyle berbaer bir bütün oluşturuyor. Anlamsız bir bütünleme, ne hoş. Yavaşça ellerini hareket ettirmeye devam ediyo, daralan nefesini görmezden gelerek buna devam ediyo. Lanet his... Hala zihni yaşadığı hissi idrak etmeye çalışırken yavaşca elleri kasılmaya başlıyo. Neden ufak bir karıncalanma bu kadar şiddetli iğnelenmelere dönmeye başladı birden bire? Nefes, hızlıca sanki ciğerlerinden kaçmaya çalışıyo

9 Tahta

Resim
 Görüşürüz gece  Sensiz bir sabah yine  Değişmeyen tek şey  Dilim de o iki kelime N'olur gitme  Dinleseydin keşke  Gitti gözümün feri  Ay oldu bana  Gece güneşi  Bunları senden saklı yazıyorum  Dönersen geri  Gitme diye  Gidersen  Ben olamam  Ölürüm Ama sana olamam Alırım çantamı  Sanma içinde var  Iki parça kıyafet  Iki kaşık aş İçinde var sana yazdığım  Üç beş parça aşk  Okumaya kıyamadan  Gidiyorum  Mezarda işime yaramaz  Biliyorum  Sen gelmediğin  Her an  Kabirde var  Bir telaş  Beni çağırıyor  Kollarımı hissetmiyorum  Bu kan benim mi  Bu kalp seninse  Bu kan da senin mi  Sen katil misin  Yoksa ben faili meçhul bir cinayet mi Niye üstüme toprak atıyorlar  Işığım sönmüştü zaten  Belki burada rahat ederim Bunu bil ki  Sen istesen  İki dünyayı bir eder  Gelirim geri --Ayaşık

Çam Ağacı

Resim
  Filmin kendisi hakkında :  Kahraman Çocuk

Sessiz ol

Resim
 Herkes kendi boşluğunda kayboldu, sesi çıkmadı karanlığın. Kimseden de ses çıkmadı bunu dışında. Ortada olan kocaman bir hiçlik içine gömülmüş bir sürü beden, aklı başında olmayan. Anlamlar yitirmiş kendilerini, sesler yükselse ne fayda. Kimse ne dediğini bilmeden anlatamadıkları anlamsızlığın kurbanı olacak. Herkes hiç kimse olacak, siyah beyaza karışacak ama toz olan siyah olacak. Bazı insanlar mutlu kalacak, yani herkes mutsuz olacak diye bir kaide yok, uyumsuzun içinde uyum sağlayabilen ayakta kalacak ve absürt olana kendini verebilenler mutluluğu hak edecek. Neden böyle olacak bilinmez, her şeye anlam yüklememek gerek sonuçta, ne kadar fazla anlam o kadar cam kırığı, belki öldürmez ama izi geçmeyecek yaralar oluşturabilir. Gerek yok, yara bandı kalmadı zaten. Şimdi şarkının sesini aç, kulaklığı ister tak ister takma, aç sesi. Anlamda yükleme ha şarkıya sakın, sen sadece onu dinle. Bırak o sana anlam yüklesin. 

Zaman Akışı

Resim
 Uçurumdan mı atladı yoksa boşluğa mı bıraktı kendini bilmeden yumdu gözlerini. Hislerini bi kenara koyup histerisinde boğuldu birazda. Ufak tefek takıntıları vardı yüzünü güldürmeyen başkasına bahsetmedikçe ama her şey halloldu bir şekilde. Gün doğdu, anlamı biten bir gecenin arkasına yeni bir sayfa açıldı hatta belki de biraz umutla başladı güne. Ama farkında değildi dünden farkı olmayan bir bu güne sahip olduğunun. Olsun alışacaktı umutların sadece kalp ritmi değiştirmek için anlık var olan şeyler olduğuna. Alışacaktı, diğer her şeye alıştığı gibi. Gece çöktü, bekledi ve bekledi. Göz kapakları kendilerini zorla kapatana kadar bir umut hala bekledi. Ya bir şey olacaktı ya da bir şey ölecekti. Bekledi umudunu kaybetmeden kendini kaybedene kadar bekledi, ama bu hikayenin sonu hiç bir yere varmadı asla.

Bir kadın sevdim ben..

Resim
 Ben bir kadın sevdim; Sesinde taşıyordu yorgunluğunu. Kimseler görmemişti, kimseler sorgulamamış, göz ucuyla dahi bakmamıştı çökmüş omuzlarına. İnsanların mühim işleri vardı, insanlar anlık mutluluklar uğruna harcıyorlardı tüm zamanlarını. Kimsenin kimseye ayıracak bir bağı yoktu. Herkes gizli bir sır gibi kendilerine saklıyordu gönül bağlarını. İnanmaktan noksanlardı. Bir kadın sevdim ben; Telefonun bir ucundan nefes alışıyla tanıdığım. Kalbinin yorgunluğunu avuçlarımın içinde hissettiğim, öyle şefkatli, öyle sabırlı ve öyle hisli yaklaştığım güzel bakışlarına. Attığı adımların derinliğini, içi yanarken yüzüne vuran o kış serinliğini, uykulu gözlerindeki mağrurluğunu.. Kalabalıklar ortasındaki yalnızlığını, bir Musa Eroğlu türküsüne saklamasını duygularını, bağlandığını gördükçe kaçtığını, kimselerin görmediği, belki kendinin dahi bilmediği o küçük mütevazi kabuğunu... Her şeyini hissettiğim bir kadını sevdim. O kadın ki pırıl pırıl göz bebekleri. Herkesten gizlediği göz bebeklerinde

Yine insanlar

Resim
       Sadece dinlenmek ihtiyaç, dinlenmek ne anlamda ihtiyaç? İnsan diğer insanlar tarafından dinlenmeli mi yoksa insan bi köşeye oturup başını arkaya yaslayıp az biraz gözlerini kapattığında dinlenebilmeli mi? Bırak her ikisini sadece birini bile yapmak için birçok şeyden vazgeçebilecek insanlar var. Ne oturduğu köşede beş dakika kafa dinleyebilen ne de bağırdığı halde dinlenebilen, duyulabilen insanlar var. Üzülmek artık onların sonuç olarak gerçekleştirdiği bi eylem değil, üzülmek geçmişte kalmış arttık onlar kendi hallerine bile üzülemiyor. Belki artık bir şey de hissetmiyorlar, o kadar alıştılar ki hallerine azıcık kendileri için üzülebilseler ne kadar yorgun düştüklerini anlayabilecekler. Hissetmemek maske olmaktan çıkmış kimlik olmuş. Görülmemek ve duyulmamak onları bu hale sokmuş. Peki onlar ne yapmalı, oturup hallerine mi ağlamalı? Yoksa bi sigara yakıp önlerine mi bakmalı? Olmadı bi şarkı açıp başkasının derdine yanmalı ama illaki bi'şeyler yapmalı.       Kendi derdine y

kayıp ilanı

 Ben bir şeyi hissedersen o olur, genelde olur. İnanmadığım tanrının bana bir hediyesi olarak değerlendiriyorum bunu, ironik ama açıklaması olmayan bir yorum. Bilmiyorum aslında gerçekten hissettiğimde olur mu? Hissetmek mi? İhtimallere inanır mısın bilmiyorum, kafamda sürekli dönen bir ihtimaller döngüsü var. Bu döngü bir değil aslında her olası olay için birçok farklı döngü, bazen çok zor oluyo bu döngülerin içinden sıyrılıp gerçekliğe dönmek ve sanırım ben bu işide pek beceremiyorum çünkü sürekli kaybolduğumu hissediyorum. Olmayacak ihtimallerin bile döngüsü aklımda dönüp duruyor, durduramıyorum ve durduramıyoruz. Kendimi bu ihtimallerin olmadığı konusunda ikna etmekte zorlanıyorum ve bazı ihtimaller üzerine o kadar çok his ve duygu yüklüyorum ki işin içinden çıkamıyorum. Olmayacak, biliyorum. Yapamıyorum ve kayboluyorum, gerçek ihtimalleri kabullenmekte zorlanıyorum, aslında zorlanmıyorum direk olarak kabul edemiyorum. Bu kısır döngüler içinde hapsoluyorum, normal döngüye ayak uydu

Kafasının içindeki diğer kafa

Resim
      Kafasının içinde (bir adet daha) kendisinden bulunan bir hayalkırıklığı var.  Sesi çıkmaz ama sesi gür.  Kafasının içindeki diğer kafa onu kafasından atması için ona baskı yapıyor, nasıl olacak bu iş! Korkutucu, öfkeli ve baskın olan kafasının içindeki kafası olan, hayalkırıklığına uyguladığı düşsel şiddeti önemsizce sürdürmeye devam ediyor.  Hayalkırıklığı  ise onu duymazdan gelerek kendi mücadelesine o yok'muşçasına devam etmeye çalışıyor ama son aşamalara gelmiş aslında, devam edemiyor, sadece bunu yeni fark etmeye başlamış. Hayalkırıklığı kafasının içindekine sesleniyor " bi sus artık insanlar bizi deli sanacak!". Kafasının içindeki ona gülüyor ve "niye susayım ki, sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun?" diye sorunca hayalkırıklığı donup kalıyor. Bu süreçten sonra hayaklırıklığı o yok'muşçasına verdiği mücadeleyi bi kenara atmaya karar veriyor ve artık verdiği tek mücadele kafasının içindekiyle oluyor. Artık "yok olmadığım sürece onun dışındaki

Bunalım üzerine

Resim
Başlığa bi anlam veremedim, neden böyle yazıdım bilemedim..      Fazla gürültünün içinde çok sessiz kalıyorum, başım ağrıyor birazda ama halledicem. Hadi kitap okuyalım diye başladığım kitabın bir aydır 200. sayfasına anca geldim neyse ki kitap güzel ve kendime bahanem "çabuk bitmesin diye yavaş okuyorum" oldu. Bi kaç dizi var başladığım aceba onlar içinde mi aynı bahaneyi kullansam, bilemedim. Ben bunu severim diye başladığım her iş elimde kaldı biraz, birazcık. Sorun yok onu da akşama hallederiz diyesim var. Kendimi palyaço hikayesindeki palyaçoya benzetiyorum. "Palyaçocunun teki herkesi çok güldürürmüş ama kendisi özünde hiç mutlu değilmiş, gülemezmiş. Bi gün doktora gitmiş ve doktor ona herkesi çok güldüren bi palyaçodan bahsetmiş, ona git demiş." Palyaço gerçekten ona ben o'yum demiş mi dememiş mi bilmiyorum ama bildiğim tek şey o an onun hissettiği o kırıklığı baya uzun bi zamandır hissediyorum. Bu hikayeye zaten hep üzülmüştüm, neyse.       Deli gibi konu

ARTIK YAŞAMAK İSTEMİYORUM...

Resim
  artık yaşamak istemiyorum... onların istediği gibi yaşamak istemiyorum... normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. olmayınca da anormal dediler. başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar; oysa ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asamadım; kötü yaşarım korkusuyla... hiç yaşayamadım. en kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. yemeğe kal, dediler: kaldım. oysa, kalınmaz. onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. sonunda kalkıp gidilir. her söylenen şeyi ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni. yaşamamaktan yoruldum.. insanın, kendisi gibi olmak istemediği zamanlar da varmış. hafiftim, güzeldim, rüya gibiydim; bakmasını bilemediler... neyse... ben yalnız kalmalıyım. başka çarem yok. korkuyoruz. düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. insan olmaktan korkuyoruz. benim de ölümüm

Armağan

  Seni sana anlatsam aklın almaz  Seni senden kıskanır Yıldızlar seni anlatmak için En fazla bir kaç satır  Gözlerinde ki gülüşün etti sağır Sığdıramadığımdan  Taştı etrafa Bu satırlarım Seni gözle gören Rüyada olduğunu sanır 7 kat göğün En üst katından  Ulaşılamaz armağanımsın -Ayaşık