“Take My Eyes” ve “toplumsal cinsiyet politikaları”
Bu
film, aile içi şiddet ve kadın hakları gibi konulara odaklanarak toplumsal
cinsiyet politikalarını ele alan bir yapıttır. Aile içi şiddet ve korkuyla
başlayan filmde Pilar, kocasının psikolojik ve fiziksel şiddetine maruz kalan
bir kadındır. Film içinde sıkça göreceğimiz şekilde kadına şiddetin normal bir
eylemmişçesine karşımıza çıkması bize var olan güç dinamikleri ve toplumsal
yargıların varlığını göstermektedir. Pilar’ ın eşi katıldığı terapiler
sırasında o ve diğerlerinin görüşleriyle bu gibi normaların çok normalmişçesine
konuşulup mizah konusu haline getirilmesi göze çarpmaktadır. Filmde erkek
karakterler, gücü kullanarak bir korku ve otorite sağlamanın verdiği haz ile
kadına karşı istediği şekilde davranma hakkını kendinde görmektedirler. Pilar’ın
annesi ise geçmişinden yaşadığı şeylere dayanarak böyle şeylerin normal
olduğunu ve önemli olanın kadından daha çok aile yaşantısını korumasına yönelik
davranışlarda bulunması gerektiğini düşünür. Bu ve bunun gibi düşünceler
altında ezilen Pilar eşinden ayrılmayı göze alamaz ve kendini onu mutlu etmeye
yönelik şekilde yeniden ayarlamaya çalışır, ayrılmak ister ama yapamaz çünkü ne
kendisini dışarıya açabilmekte ne de kız kardeşinden başka birinden güç
alabilmekteir. Bu korku ve güç sayesinde ezilen ve kendini gerçekleştirmeye
yönelik adım atmaya korkan kadınların yaşamlarında erkeklerin egemen görüşüyle
devam eden bir sürgün hayat örneğidir. Güç erkek için kadını kontrol edebilmeyi
sağlayan bir silah haline dönmektedir. Buna dur diyememek yine karşı taraftan
aldığı korku sayesinde kadını ezmekte. Filmde Pilar, bağımsızlık ve kendi
benliğini gerçekleştirme mücadelesi veren bir karakterdir. Toplumsal cinsiyet
politikalarının sınırlayıcı etkilerine karşı çıkarak kendi hayatını yeniden
inşa etmeye çalışır. Girdiği iş yerinden arkadaşları ve kız kardeşinin desteği
sayesinde ana karakterimiz sonunda güç ve destek bularak, korku altında
ezilmeden ayakta durmaya çalışır ve bu durum bize, toplumsal cinsiyet
politikalarına karşı mücadelede dayanışmanın önemini yansıtır.
Film boyunca Pilar bir kadının çaresizliği
ve ezilmişliğini sessiz bir dille bizlere birçok defa göstermektedir. En
başından evi terlikleriyle terk ettiğini sonradan anlamasından ve sonlara doğru
kocanın ona saldırısıyla beraber duygusuz bir kişiliğe bürünmeye çabasına kadar
yüz, mimik ve bedensel işaretlerle açık
bir şekilde bize göstermektedir.
Filmde
gördüğümüz ve hissettiğimiz bir çok sahne, bize bir dayanışmanın önemine dair
çeşitli mesajlar ve gücün korku altında ele alınmasının aslında isteğe bağlı
bir sevgi doğurmayacağına kadar birçok şekilde mesajlar vermektedir. Otorite
bir güç altında sadece tehditten başka bir his uyandırmayacaktır ve sevgi güç
gösterisi altında korumaya alınabilecek bir durum değildir. Duygusal ve
psikolojik şiddet bir insan için fiziksel bir acıdan daha fazla iz bırakan
yaralara sebebiyet verebilmektedir. Pilar bizim için bunun en somut örneğidir.
Film boyunca özgürlük, irade, cinsiyet
rolleri ve toplum tarafından yüklenen gereklilikler, ve kişinin kendini keşfi
gibi konular karşımızda işlenmektedir. Normlar altında yetişen eski görüşlerin
korunması bir toplumu ilerleyen zamana rağmen gerileten bir dönemi temsil eder.
Mutluluk adı altında güç ve korku kullanımı ise kişilerin birbirine olan güven
ve sevgisini yok eder. Bu yüzden film hem toplumsal cinsiyet gibi konuları
içerirken hem de hayata dair gerçekler ve halı altına süpürülmüş-itelenmiş
duygu, his ve düşüncelerin somutlaştırılmış halidir.
--deltek
Yorumlar
Yorum Gönder